Üflemeli Çalgılar

Flüt Ailesi:
  Eski çağlardan beri kullanılan bir tahta üflemeli çalgıdır.Tarih içinde iki ayrı tür olarak görülmektedir:Bunlar uçtan üflenen flütler, yani flâvta ailesive yandan üflenen flütlerolarak gruplanabilir.Günümüzde ise orkestrada sadece yandan üflenen flütler kullanılmaktadır.
  Flütün yapısı ince bir silindir biçimindedir.Sağa doğru yan olarak tutulur ve sesin elde edilmesi için, borunun sol ucuna yakın bir yerde açılmış olan “ağızlık” adı verilen delik kullanılır.Bu nedenle günümüz flütünü geçmişteki benzerlerinden ayırt etmek amacıyla “yan flüt” terimi de kullanılır.Flüt eskiden abanoz gibi dayanıklı ve sert ağaçlardan yapılırdı.Bu çalgı günümüzde madenseldir.Ancak ses rengi ile çalma tekniği, tahta flütün niteliklerini taşıdığından, bugün de tahta üflemeli çalgılar içindeki yerini korumaktadır.
  Flütün bölümleri, çalgıcının solundan sağına doğru, “baş”, “gövde” ve “kuyruk” adlarını taşır.Üflenen hava, “baş” bölümünde bulunan ağızlığın kenarlarına çarparak boru içindeki hava sütununu titreşime geçirir.Böylece çalgıdan ses elde edilmiş olur.
  Flütün üzerinde bulunan bir mekanizma ile perdeler, ses deliklerinin kolaylıkla kapanıp açılabilmesini sağlar.Ses deliklerinin tümü kapatılıp “kuyruk” bölümünden gövdeye doğru sırayla açılırsa, en kalındaki sekiz ses ile bunların diyez ve bemolleri elde edilmiş olur.Daha incedeki sesler yine aynı yerlerden, fakat daha farklı bir üfleme biçimi ve perdelerin kullanılışındaki bazı değişikliklerle sağlanır.
  Flütün kalın, orta ve ince olmak üzere, üç ayrı ses bölgesi vardır.Çalgının en tatlı sesleri orta bölgededir.Ses inceldikçe, parlak ve keskin bir nitelik kazanır.bu çalgı tahta üflemelerin en çevik olanıdır.Hızlı çalınması gereken sesler, gösterişli ezgiler ile birbirinden uzakta bulunan notalar çabuk ve kolaylıkla seslendirilebilir.Ayrıca duygulu melodilerin seslendirilmesinde de özellik taşıyan bu çalgıdır.Bunun dışında tahta üflemeli çalgıların hep birlikte tınlattıkları geri plandaki ses kümeleri içinde önemli bir yeri vardır.
  Flütün tarihi eskidir.Geçmiş uygarlıklarda flüt benzeri çalgılara sık rastlanmaktadır. Rönesans Avrupa’ sında bugün “blok flüt” dediğimiz ve eğitim müziğinde kullanılan “düz flüt” vardı.Bu çalgının ağızlığı borunun üst ucunda bulunuyordu.
  Bu çalgı on sekizinci yüzyıldan başlayarak Avrupa’ nın tüm ülkelerinde yaygınlık kazanmıştır: öyle ki on sekiz ve on dokuzuncu yüzyılın aile portlerindeki erkeklerin elinde hep flüt vardır.
  Flüt için kullanılan değişik adlar şunlardır: Alman flütü, Çapraz flüt, Transverse flute, Konser flütü.
  Fagot:
  Tahta üflemeli bir çalgıdır.Konik olarak oyulmuş ve ikiye katlanmış bir boru görünümündedir.Genellikle akça ağaçtan yapılır ve dört parçanın birleşmesinden oluşur.Bunlar, “kanat”, “çizme”, “bas” ve “kalak” tır.
  Fagotun temeli sayılan çizme bölümünde, gövdenin içi yanyana iki boru biçiminde oyulmuştur.Her iki boru en altta geniş bir yay çizerek birbirine bağlanır.”Çizme” nin üstüne “kanat” ve “bas” bölümünün en üstünde, “s” biçiminde madeni ve ince bir boru vardır.Bu borunun üzerine de çift kamışlı ağızlık takılır.
  Fagot, sol el üstte sağ el altta olmak üzere, yere doğru fakat biraz sağa eğilimli olarak tutulur ve çalıcının boynuna geçirilen bir askı ile desteklenir.
  Fagotun ses genişliği, üç sekizliden biraz fazladır, ancak en incedeki sesler orkestrada her zaman kullanılmaz.Çalgının en kalından başlayan on iki sesi ve bunların diyez ve bemolleri, tümü kapatılan ses deliklerinin, sıra ile açılması yoluyla elde edilir.Daha sonraki sesler ise, üfleme ve dudak ayarları ile çıkarılır.
  Fagotun atası şalmey ailesinin orta ve kalın sesli çalgılarıdır.Bu gibi çalgılarda, gövde fazla büyük olduğundan, 16. yüzyılda gövdenin ikiye katlanmasına ve çalgıyadaha rahat bir çalma olanağı kazandırılmasına gereksinme duyuldu; Fagot işte böyle bir gereksinme sonunda doğdu.Ancak boruyu ikiye katlama düşüncesini ilk kez kimin ortaya attığı kesinlikle bilinmemektedir.
  17. yüzyılda çalgı,genel görünümü ve çalınış ilkeleri yönlerinden, bugünkü biçimine oldukça yaklaşmıştı.Ne var ki, “çizme” yi oluşturan iki boru, en alttaki bağlantı dışında dışarıya doğru da açı yapıyordu.Fagot, 1659’da, Fransa’ da, Cambert’ in Pomonne adındaki Opera-Bale’ sinde, orkestrada ilk kez kullanıldı.
  19. yüzyılda flütte görülen Böhm mekanizması, fagotta başarılı olamadı.Günümüzde genellikle Alman Heckel mekanizması ile Fransız Buffet mekanizması kullanılmaktadır.Heckel fagotları daha yaygındır.

  Klarnet:
  Tahta üflemeli bir çalgıdır.Alt kısmı geniş, üst tarafa doğru daralan bir tahta borudur.Üç kısımda incelenebilir:
  1.Bu kısma huni denir.Obuada olduğu gibi, çalgının en geniş kısmıdır.Orta kısma girebilecek şekilde sona erer.Böylece ikinci ve üçüncü kısımlar birbirine eklenmiş olur.Bu kısmın kalın seslerine “şalümo” adı verilir.
  2.Klarnetin mekanizması bakımından en ayrıntılı kısmıdır.Çalgının en parlak sesleri bu parçadan elde edilir ve bu seslere “kleron” denir.Üçüncü kısma girebilecek şekilde son bulur.
  3.Bu kısım, obuada olduğu gibi en dar bölüm değildir.Üçüncü kısımdan sonra ayrıca iki ek kısım daha vardır ve çalgı bu eklerle son bulur.Ek kısımlardan birincisine “bek” denir.Varil, klarnetin öteki çalgılarla akort edilmesine yarar.Bek kamışın bir bilezik aracılığıyla kendi üzerine bağlanmasından sonra, klarnetin sonuncu parçası durumundadır.En tiz sesler, bu üçüncü bölümde yer almışlardır.
  Klarnetin kamışı tek kanatlıdır.Obua kamışı kadar hassas ve ince bir parçadır.Sürtünme sonucunda bozulmuş, çatlamış veya kırılmış olan uç taraf, sağlam halindeki kalitede ses veremez.
  Mekanizma 19 perdeden oluşur.Her perdenin bir veya iki, alttan ve üstten itici bir yayı vardır.Yaylar çelikten yapılmıştır ve levha halinde veya yuvarlaktır.Perdeler ise birbirine millerle bağlanmıştır,madenden yapılmışlardır.Mekanizmanın öbürkü kısımları gümüş veya nikeldendir.Ağaç kısmı ise genellikle abanoz veya sedirden imal olunur.
  Klarnet, en iyi ve tatlı “piyano” yapan bir orkestra çalgısıdır.Yaylı çalgılarla yarışacak kadar bir hafif sese karşılık, kulak yırtıcı bir çığlığa varabilecek ölçüde sert bir ses kalitesine sahiptir.Crescendo ve Diminuendo bakımlarından ise piyano kadar güvenilirdir.
  Klarnetin 1690 yılı dolayında Nürnbergli Johann Christopher Danner tarafından ilk olarak yapıldığı söylenmektedir.Daha sonra Viyanalı Statler, İvan Müller ve Klose, 18432 te yaptığı çalgıya Böhm mekanizmasını koymuştur.
  Orkestrada ilk kez 1770’ te Mozart’ın “Paris Senfonisi” nde girmiştir.Daha sonra hemen bütün besteciler, klarnetin yüksek ajilitesinden ve derinlemesine inen gizemli ses renginden yararlanmışlardır.

  Ney:
  Kamıştan yapılan, yedi delikli ve çeşitli cinsleri olan Türk sanat müziği üflemeli çalgısı.Ney çalan sanatçıya “neyzen” denir.İlk örneği Sümerlerde görülür.Bu kavmin “Na” dedikleri çalgı, do, re, mi, fa diyez, sol, la ve si seslerini çıkarabiliyordu.
  Ney dokuz boğumludur.Boğumların çatlamaması için çevresine gümüş tel sarılır.Deliklerinin altısı üstedir.Üflenen yukarı kısmına fildişi, veya kemikten yapılan bir parça takılır.Ağız bölümüne takılana “prazvana”, üflenen bölüme ek olarak konan parçaya ise “paşpare” denir.
  Ney gerek çalgı olarak gerekse Mevlana’nın  yüklediği mecazi anlam bakımından Mevlevilikte önemli bir yer tutar.Mesnevi “Bişnev ez-ney...:Dinle neyden...”sözleriyle başlar.İlk 18 beyitte önce ney konuşur.
  Efsanevi bir hikâyede neyin tanrısal sırları açıklayan bir çalgı olduğu belirtilir.Feridüttin-i Attar’ ın Mantıku’t-Tayr’ da anlattığı bu hikâyeyi, Ömer Ruşeni “Neyname” adlı mesnevisinde ayrıntılarıyla işlemiştir.

  Tulum:
  Hava deposu bulunan bir halk çalgısı.Koyun ya da keçi derisinden yapılır.Hayvanın karnı yarılmadan çıkarılan derinin tüyleri alınır.Deri yumuşatıldıktan sonra boyun ve kıç kısmı bağlanarak dışa çevrilir.Boyun kısmına oyuk bir ağacın içine yerleştirilmiş olan yuvarlak bir ayna konur.Aynanın kenarlarına boncuklar takılır.Ön sağ ayaktan tulum içine hava verilir.Sol ayağa ise ses çıkartan ve “nâre” denen kısım yerleştirilir.Ses çıkaran bu araca “zizmak” adı verilir.Zizmaklar kamıştan yapılır.Tulum çalanın parmaklarına göre ayarlanmış “deden” adlı kamışlara yerleştirilir.Tulumun baş kısmına öküz boynuzu takılır.Boynuz, sesi kalınlaştırmaya yarar.
  Tulum üflenerek şişirilir ve çalgıcısı tarafından koltuk altına sıkıştırılır.Koltuk altı sıkıştırıldıkça düdükten geçen hava seslerin çıkmasını sağlar.
  Hava deposu olduğu için tulum, zurna sesine benzeyen kesintisiz sesler verir.

  Tuba:
  Bu bakır üflemeli çalgının açık bir tanımını yapmak zordur.Trombon dışında kalan bas sesli hemen tüm çalgılara bu adın verildiği görülmektedir.Senfoni orkestralarına sağlam bir bas sesi sağlar.Yapısal özellikleri şu şekildedir: Geniş, konik bir boru ve huni biçiminde ağız kısmı.

  Trombon:
  Eski bir geçmişi olan ve günümüz orkestralarında kullanılan bir çalgı.Silindir biçimindeki borusu ve huniye benzeyen ağız kısmıyla trompeti andırır.Kayarak işleyen sürgüsüyle trompetten ayrılır.Ses rengi gösterişlidir.Sürgü koluyla çalınır.Tromboncular bu kolu çekerek ya da iterek, titreşen havanın bulunduğu boruyu uzatır ya da kısaltır.Böylece değişik yükseklikte sesler elde edilir.Sürgünün yedi değişik durumu, iki oktavı geçen kromatik bir ses merdiveni sağlar.
  Öteki bakır çalgılar aksine, trombonlar “perde değiştirici” özellikte değildir.Müzikleri daima normal seslendirme perdelerinde yazılır.Yüzyıllar öncesinin partisyolarında genellikle değişik boyutlarda üç trombon yer alırdı ve bunlar için üç ayrı parti kullanılırdı.Günümüz bestelerinde ise iki farklı büyüklükte ya da hepsi aynı olan üç trombon için iki ya da sadece tek partinin daha verimli olacağı düşüncesi egemendir.
  Trombonun pistonlu türleri de yapılmıştır.Genellikle üç pistonlu olan bu trombonlar bazı bandolarda kullanılmaktadır.Ayrıca, normal sürgülü trombona tek piston eklenmesiyle hem sürgü, hem de piston sisteminin kullanıldığı birleşik trombonlar yapılmıştır.
  Orkestra içinde trombon soloları birçok bestecinin yapıtlarında yer alır:Trombonun ilk virtüözü sayılan F.A. Belcke’ nin (1795-1874) konçertoları ve Ferdinand David’ in bir konçertinosu bu arada sayılabilir.Mozart’ ın Requiem’ inde uzun bir solo bölüm vardır. Berlioz’ un Kahramanlık Senfonisi’ nde, geniş ölçüde trombon solosuna dayanan “Funeral Oration” adlı bölüm hatırlanmalıdır.

   Trompet:
  Bakır üflemeli çalgı.Bir ağızlık ve kendi üzerine kıvrılmış silindir biçimindeki borudan oluşur.Ağız kısmı kâse benzeri konik biçimdedir.Ses rengi parlak ve çınlayan niteliktedir.Korno gibi trompet de çalma ilkeleri bakımından aynıdır.Trompetin öteki üflemeli çalgılardan önemli bir farkı, üfleme sırasında iki ya da üç kez ses düzenlemesi yapılabilmesidir.
  Genelde iki tip trompet vardır:Bir temel notanın armonik seslerini çıkartan “basit trompet”; kromatik veya pistonlu trompet.İkincisi XIX.yüzyılın başında Bluhmel ve Stözel tarafından bulunmuş ve basit trompetin yerini almıştır.
  Tüpleri bulunmayan basit trompet, bu çalgının ilkel türüdür.Perdeyi değiştirmek için boruda tüpler yoktur.Borunu uzunluğuna tekabül eden perdede sesler üretilebilir.XVII. yüzyıl başında İtalya’ da Montaverdi ve öteki bestecilerin yapıtlarında kullanılan trompetlerin çoğunluğu re perdeliydi.Bu tür trompet günümüzde kullanılmaz.
  Trompet yapısından dolayı solo çalgı olarak ve oda müziğinde az kullanılmıştır.Haendel’in trompetler ve komolar için bir konçertosu, Leopold Mozart’ın bir trompet konçertosu vardır.Oda müziği yapıtlarında yer verilmesi ise XIX. Yüzyıl sonlarında ve XX.yüzyılda bestelenen eserlerde gerçekleşmiştir.Saint-Saens’ in trompet, beş yaylı ve piyano için yedilisi; d’ Indy’ nin trompet, iki flüt, iki kemen, viyola ve viyolonsel için süit’ i; Stravinski’ nin flüt, klarnet, iki bason, iki trompet ve iki trombon için oktet’i; Glozunov’ un trompet, korno ve iki trombon için kuartet’ i bunlar arasında sayılabilir.

  Zurna:
  Genellikle erik ağacından oyularak yapılır.Üflenen kısımda bir başlık vardır.Başlık şimşir ağacındandır, başlığın ucunda ses çıkmasını sağlayan kamış bu7lunur.Türk folklorunda çok önemli bir yeri olan zurna, davulun  ayrılmaz arkadaşıdır.Büyükten küçüğe doğru üç ayrı boyu vardır:Kaba zurna, zurna, cura zurna.

  Mey:
  Halk müziğinde kullanılan yöresel bir çalgıdır.Doğu Anadolu Bölgesinin bazı yörelerinde, yöresel halk havalarını çalmada kullanılır.Büyüklüğü veya küçüklüğü ustadan ustaya değişir.

  Sipsi:
  Kartal kemiğinden yapılır.İnce, kıvrık bir sesi vardır.Göller bölgesinin yöresel çalgısıdır.

  Kaval:
  Eski çağlardan beri kullanılmakta olan bir üflemeli çalgıdır.Daha çok çoban çalgısı olarak bilinir.Dilli ve dilsiz olanları vardır.Üst kısmında yedi, arka kısmında ise tek deliği vardır.Yekparedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder